Trabzonspor’un son 18 sezondaki performansını bilip de Şenol Güneş’i Trabzonspor’dan uzaklaştırmak isteyen her kim olursa o kişi ve kişiler için “Trabzonspor düşmanı” veya “İçimizdeki İrlandalılar” denebilir.
Tarih: 5 Mayıs 1996
Yer: Hüseyin Avni Aker Stadyumu
Ligin 32. haftasında lider Trabzonspor’un konuğu takipçisi Fenerbahçe…
Trabzonspor, Hüseyin Avni Aker’in çimlerine 1 puan farkla lider çıkıyor.
Abdullah’ın 18. dakikadaki golüyle Trabzonspor devreyi önde kapatıyor.
Fenerbahçe 56. dakikada Oğuz ve 84. dakikada Aykut’un golleriyle maçı 2-1 kazanıyor.
Ligin bitmesine 2 hafta kala Trabzonspor liderliği Fenerbahçe’ye kaptırıyor.
***
Maç bitmiş…
Moraller bozuk…
Herkes stadyumdan çıkacak…
O ara Faruk Özak’ın yanına bir adam geliyor.
Kayserili bir astsubay emeklisi… Uzun yıllar Trabzon’da görev yapmış. Trabzonspor’un Fenerbahçe’ye son dakikalarda kaptırdığı liderliğin üzüntüsünü hafifletmek için tutturmuş illa da Şenol Güneş’i görecek… Faruk Özak’ta kıramamış ve Şenol Güneş’e “Önemli bir misafirin” var diyerek çağırmış. Şenol Güneş’in gelmesini bekliyorlar.
Adamın alnından adeta ter boşalıyordu. Elindeki ıslak mendille ikide bir alnını siliyor, heyecanını bir türlü yenemiyor ve habire anlatıyordu. Alnında boncuk boncuk biriken terleri yeniden sildi. Adam mutlak surette önemli bir şeyler anlatacak ama salonda bulunan dönemin kulüp başkanı Faruk Nafiz Özak ve yanındakilerin beyninde fırtınalar kopuyor. Öyle kolay kolay dinecek gibi de değil… Ama ne yaparsın ki hayat devam edecek.
Adam durumun farkında… Aslında o da çok üzgün ama çokta gururlu… Adam üzüntümüzün sonsuza dek süremeyeceğini söylüyor ve “Bakın” diyor.
“Bir maç kaybedilir, şampiyonluk da… Bunların ne önemi var? Ben Trabzonlu değilim. Ama bu kentin dışında binlerce, on binlerce, yüz binlerce Trabzonsporlu var. Bu şampiyonluktan daha önemli değil mi?”
Yanındakiler lafın nereye gideceğini kestiremiyor. Koca salonda üç kişiye tek başına konuşuyor. Yanındakiler sadece bakıyor. Bakıyor da acaba görebiliyor mu? Önlerinde bir karaltı, flu bir görüntü, el kol hareketleri ile bir şeyler yapıyor, konuşuyor. Faruk Özak saatine bakıyor ama zaman geçmek bilmiyor.
Adam yine başlıyor;
“Trabzonspor ligde şampiyon olmuş, Türkiye’nin hemen her yerinde kıskançlıkla takdir arasında bir duygu var. Özellikle Anadolu’da ‘Trabzonspor yaptı da biz niye yapamıyoruz.’ düşüncesi hakim… Biz de merak ettik. Trabzonspor bizim Kayserispor’la oynayacak. Maça gittik. Sıcak mı sıcak bir gün. Maçın ikinci yarısı oynanıyor. Ama tribünlerde maçtan önceki uğultu, gürültü, tezahürat yok. Nedeni sadece sıcak hava değil. Asıl sebep Trabzonspor galip oynuyor. Hem de ne oynuyor!? Kendi takımımızı bıraktık sadece Trabzonspor’u izliyoruz. Derken, Kayserisporlu bir futbolcu kendi takım arkadaşı ile çarpışıp yere yığılıyor. Maç devam ediyor. Kayserispor’un atağı var. Golle burun buruna geliyorlar. Buna rağmen bir türlü gol olmuyor. Çünkü kalede Şenol var. Atak, abartısız birkaç dakika sürüyor. Herkes sahanın ortasında yerde yatan oyuncusunu unutmuş, takımını destekliyor. Derken top nihayet Şenol’un ellerinde kalıyor. Tüm hatlarıyla Trabzonspor yarı sahasına yığılmış olan kendi takımımız, bir kontra atak yeme durumu ile karşı karşıya kalıyor. Şenol elindeki topu orta sahada ikiye bir bekleyen takım arkadaşlarına atarsa, bordo-mavili ekibin gol atma şansı yüksek. Ama o da ne? Şenol Güneş elindeki topu doğruca taca atıyor, hakeme sertçe bir şeyler söylüyor ve maçı bırakarak doğruca yerde yatan Kayserisporlu oyuncunun yanına koşup ilk müdahaleyi yapıyor. O ana kadar Trabzonspor’a pek sempati ile bakmayan seyirciden büyük bir alkış kopuyor. Şenol, oyuncumuzu kucağına alıyor ve sahanın kenarına kadar taşıyor. Sahadaki tüm oyuncularımızın ilikleri boşalıyor adeta… Artık maçın geri kalan kısmı angarya… Şenol Güneş ve Trabzonspor coşkulu alkışlar arasında sahayı galip olarak terkediyor.”
Adamın sözlerinin bitmesiyle “O hareketi alkış için yapmamıştım” diye bir ses geliyor. Salondakiler adamın anlattıklarını öylesine can kulağıyla dinliyorlardı ki salonda bir kişinin daha varlığını ancak o zaman hissedebildiler. Ve o sesin sahibi beklenen kişi Şenol Güneş’ti.
Adam, Şenol Güneş’le kucaklaşıyor, gözleri nemli… “O günden beri Trabzonsporluyum. Şenol Güneş’i ve arkadaşlarını hiç unutmadım.” diyor. Kayserili emekli astsubay giderken de şu sözlerle veda ediyor; “Kim bilir belki Trabzon’a yerleşirim”
***
Meslekte 37. yılı geride bırakan İhsan Öksüz’ün “Güneş Doğudan Yükselir” kitabında anlatılan bu yaşanmışlık, futbolumuzun o günü ile bu günü arasındaki farkı çok güzel bir şekilde ortaya koyuyor. Belki geçmişte izlediğimiz her sporcu Şenol Güneş gibi değildi ama biliyoruz ki geçmişteki hiç kimse bir Emre Belözoğlu da değildi!
***
Sporun her branşının ‘Ne kadar başarı o kadar para’ üzerine kurulu olduğundan kupalar, şampiyonluklar ve alınacak tüm başarılar eskiye nazaran çok daha göz kamaştırıcı bir durumda..!
Tuğrul Aksal’ın ‘Endüstriyel Futbol’ kitabındaki şu sözler bunu çok güzel anlatıyor mesela;
“Eski Yunan’da sporda kazanana zeytin dallarıyla örülü bir taç verilirdi. Oysa günümüzde futbolda kazanan milyon dolarlar alıyor, kaybeden ise çok şey yitiriyor. Futbol artık sadece sportif heyecan olsun diye yapılan bir spor dalı olmaktan çıkmış, oluk oluk para getiren bir sektöre dönüşmüş. Bugün yeryüzünün en bilindik markası olan coca cola’yı bile geride bırakan, milyarların izlediği bu şov artık günümüzde bir show business…”
Başarıyı bu denli göz kamaştırıcı duruma getiren paranın tatlı yüzü, ‘başarı gelsin de nasıl gelirse gelsin’i soktu hayatımıza..!
Şenol Güneş’in sakatlanan rakibini kucağına alıp saha kenarına getirdiği günler artık çok uzak… Belki de bir benzeri hiç yaşanmayacak… Artık bu bir zamandayız ki, saha dışında dost olan sporcular bile saha içinde birbirine düşman durumdalar…
***
1112 dakika gol yemeyen kaleci Şenol’un futbolculuk dönemlerinde önünü kesemeyenler, teknik direktör Güneş’in birçok başarısının taçlanmasına engel oldu. 1996, 2005 ve en son 2011..!
Futbolculuk yıllarındaki başarısıyla Trabzonspor formasının kutsallaşmasında nasıl emeği geçmişse, taraftarı olduğu takımın başında, gönül verdiği renklerin en tepeye çıkması için de gecesini gündüzüne katan Şenol Güneş’in en son Trabzonspor Kulübü resmi sitesinden açıklaması geldi;
Özetle “Yoruldum” dedi;
Kusura bakmayın ama;
“Son 18 sezonda şampiyonluğa 5 kez yaklaşan Trabzonspor’un 4’ünde başında olan ve 4 şampiyonluğun en az 3’ünü rakiplerin masa başı oyunlarından dolayı kaçıran,
Trabzonspor’un başında olmadığı sezonların tamamına yakınında şampiyonluğa yaklaşılamadığı ve Şenol Güneş’in şampiyon teknik direktör tacını takamamasının sebepleri aşikârken, sözde Trabzonsporlular tarafından alaşağı edilmek istenen,
Türk Milli Takımı’nı 48 yıl sonra Dünya Kupası’na taşıyıp, Türkiye’ye dünya üçüncülüğü gibi bir gurur yaşattığı halde Türk Ulusal basınının çekememezlik hastalığına yakalanmasıyla hunharca eleştirilen,”
Şenol Güneş yorulmayacakta kim yorulacak!
5 paragraf içi dolu açıklamadan bir şey anlamayıp, açıklamanın sonundaki yoruldum kelimesine takılanlar, Şenol Güneş’in Trabzonspor’dan ve Trabzon şehrinden uzak kalacağı ümidiyle zil takıp oynamaya başladıysa da hafta başında İstanbul’daki Şener, Şakar, Güneş 3’lü görüşmesinden daha fazla söz sahibi ve daha güçlü bir Şenol Güneş çıkınca emellerine ulaşamayan zat-ı muhteremler avuçlarını yalamanın dayanılmaz moral bozukluğu içerisine düştüler!
“Güneş Doğudan Yükselir” kitabından alınmış, yukarıdaki yaşanmışlığı okuduktan sonra Şenol Güneş’in bu camiaya kazandırdıklarının en az yaşanabilecek bir şampiyonluk kadar önemli olduğunu ve Trabzonspor’un Kayseri’de, Antalya’da, İzmir’de, Şanlıurfa’da ve Türkiye’nin her köşesinde bugün Trabzonspor taraftarları varsa bunda Şenol Güneş ve onun gibilerin emeği olduğunu göremeyenlere, Beşiktaşlı’sı, Galatasaraylı’sı ve içinde bulunduğumuz ortamdan dolayı dile getiremeyen Fenerbahçeli’si Şenol Güneş gibilere sahip olmak isterken, Trabzon’un Güneş’ine takdir ve kıskançlık arasında bir duygu beslerken, Trabzon’daki Şenol Güneş anlamazlara gelsin bu yazı..!
Hasılı;
Trabzonspor’un son 18 sezondaki performansını bilip de Şenol Güneş’i Trabzonspor’dan uzaklaştırmak isteyen her kim olursa o kişi ve kişiler için “Trabzonspor düşmanı” veya “İçimizdeki İrlandalılar” denebilir.
Son sözüm, Şenol Güneş’i Trabzonspor’dan uzaklaştırarak, Sadri Şener ve yönetimini güçsüzleştirerek Trabzonspor’u avuçlarının içine almak isteyenlere;
Trabzon özelinde sizin devriniz kapandı. Bordo-Mavi renklere gönül veren taraftarlar ‘sapla-samanı’ eskisinden çok daha iyi ayırıyorlar. Kişileri hedef alarak Trabzonspor üzerinden hesap yapan kim varsa önce Allah, sonra sağduyulu taraftar onlara fırsat vermeyecektir!
Yakup Çamoğlu -SporX